Sayfalar

23 Ağustos 2013 Cuma

Suyun hafızası var mı?


Doğa her şeyi görür, kaydeder ve bir gün hesap sorar veya şahitlik eder... Acaba atalarımızın söylediği boş laf olmayabilir mi? Ağaçların, karın, hatta havanın da kaydettiğine ve tanıklık ettiğine dair bilimsel buluşları da aktarabilme dileğiyle, sizlerle bu haberi paylaşıyorum:

Bilim insanları suyun bilgiyi depolayabileceğini ve aktarabileceğini söylüyor

Polar Araştırmaları Enstitüsü'den (Almanya) Boris Koch bir grup başka bilim insanıyla birlikte moleküler seviyedeki suyun, içinde bulunmuş olan tüm organik yaşam biçimlerinin bir "kaydını" tuttuğunu keşfetti. Bu keşif, her bir molekülün yapısını kesin olarak deşifre edebilen güçlü bir spektometrenin yardımıyla yapıldı.

Suyun içinde organik moleküller bulan bilim insanları, bunların hangi yaşayan organizmalara ait olduğunu ve suyun içinde hangi süre ile bulunduğunu saptayabildi. Her bir molekülün atomik yapısı, hangi türe ait olduğunun saptanmasını sağlayabiliyor. Suyun içinde böyle pekçok "yaşam izi" bulunduğundan, "suyun moleküler hafızası" ismini verdiler.

Şaşırtıcı olan şu ki, organik maddenin suyun içinde hızla ve tamamen suya, karbondioksite ve diğer gazlara dönüşmesi gerekiyordu. Ama çalışmalar başka bir resmi ortaya koydu. Suyun içinde muhafaza edilmiş olan organik moleküller bilim insanları için hala bir muamma, ki bu da bulmaları gereken şeyin ne olduğunu açıklıyor.

Suyun bir "hafızası" olduğu gerçeği uzun süredir biliniyordu. Bu etki, sonunda ilaçtan geriye tek bir molekül kalmayacak ama istenen terapötik (iyileştirici) etkiyi sağlamaya devam edecek şekilde, çok küçük dozlardaki bir ilacı suda veya tuzlu suda çözündürmeye dayalı olan homeopatide kullanılıyor. Homeopati sayesinde ilacın dozu önemli ölçüde azaltılabiliyor ve böylelikle yan etkilerinden kurtulunabiliyor.

Peki, su neden içinde çözünen ilacın sonsuz küçük dozlarını barındırıyor? Son zamanlarda yapılan çalışmalar, suyun moleküler yapısının kristalin tersine, herhangi bir dış etkenle kolaylıkla değiştirilebileceğini gösterdi. Su molekülleri arasında hidrojen bağları kolaylıkla kuruluyor, bunlar aracılığıyla su bir tür "konglomerat" (kümeleşme) veya moleküler yapı geliştiriyor.

Bu makalenin konusu olan keşifte son teknoloji kullanılarak su, tüm kirletenlerden temizlendi. Moleküler yapısı incelendiğinde suyun, yalnızca %3'lük kısmının herhangi başka bir şeyle bağlantısı olmadan ayrı duran H2O moleküllerinden, %80'inin ise geometrik şekilleri andıran çok büyük süper moleküllerden oluştuğu ortaya çıktı. Her süper molekül 57 adet su molekülünden meydana geliyordu. Her 16 süper molekül, buz parçalarına benzer kümeleri oluşturuyordu. Bu kümeler, suyun temel öğesidir. İşin en ilginç yanı, bu kümelerin hayli sabit durmaları ve kaynama noktasında bile dağılmamaları. Bu sebeple, birbirleriyle ilişki kurmuyor ve bağımsız birimler olarak duruyorlar.

Saf sudaki kümeler karmaşık bir halde bulunuyor, kirletenlerse belirli bir şekilde kümeleşmeleri düzenliyor. Suda başka moleküller bulunduğu zaman, kümeler çeşitli şekilllerde etrafına yerleşiyor ve aralarındaki çekme ve itme etkisine bağlı olarak tüm diğer kümeleri etkiliyor. Böylelikle kümeler; sudaki etkileşime bilgi getiren bir yapı olan, geniş ve karmaşık desenleri meydana getiriyor. Sudaki ilacı tamamıyla alsak bile, ilk yapısını korumasının sebebi bu.

Bilim insanları, suyun programlanabilir bir depolama aracı olduğu gerçeğine olumlu yaklaşıyor. Kümelerdeki moleküller çeşitli yapılarda bağlanabildiği için, her türlü bilgiyi depolayabiliyor. Yapılan deneyler, üzerindeki etkiye bağlı olarak moleküllerin düzenlenişinin çok kolay ve çabuk değiştiğini gösterdi. En ilginç yanı ise, tek bir kümenin yapısı değiştiğinde, buna bağlı olarak tüm diğerlerinin de değişmesi. Bilgi neredeyse anında iletiliyor.

Bunun ardından ABD'li bilim insanları kümelerin; dört yüzlü, altı yüzlü, sekizyüzlü, on iki yüzlü, yirmi yüzlü gibi "Platonik cisimler" şeklinde yapılandıklarını buldu. Molekülleri daima doğru geometrik şekle sahip olduğundan suyun sıvı kristal olduğunu söylemek mümkün.

Yapılan deneyler aynı zamanda, eğer etki mevcut hacimdeki suyun yapısını değiştirmeye yetmiyorsa, moleküllerin 30-40 dakika sonra ilk durumlarına geri döndüğünü gösterdi.

Bu yüzden su içtiğimizde, içerdiği tüm bilgiyi vücudumuza yüklüyor. İşte bu sebeple hangi suyu içtiğinizi ve beraberinde ne getirdiğini bir düşünün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İsimsiz yorum yapmak istiyorsanız lütfen "yorumlama biçimi" kutucuğunun içinden en altta yer alan "anonim"i seçiniz. Bunu yapmazsanız bir kullanıcı hesabıyla yorum yapmanız istenecek. Hesabınız yoksa yazdığınız yorum gözükmeyecek.